‘Meşkûre Sargut Anısına’ programının 9’uncusu Üsküdar Üniversitesi’nde ‘Edep’ ana temasıyla gerçekleştirildi. Programda konuşan Cemalnur Sargut, “Annem Meşkûre Sargut’un bize öğrettiği ilk şey edeptir. Edep, Allah’ı her yerde ve her şeyde görebilme yeteneğidir.” söz konusu.
Dr. Öğr. Üyesi H. Dilek Guldutuna: “’Edep’ öyle bir kelimedir ki, bütün güzellikleri bünyesinde toplar.”
Necmettin Şahinler: “Edep, kulun Allah’a itirazdan vazgeçmesi ve Allah’tan gelenle yetinmesidir.”
Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü, Kerim Vakfı ve TÜRKKAD iş birliğiyle bu yıl 9’uncusu düzenlenen ‘Meşkûre Sargut Anısına’ programı Üsküdar Üniversitesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleşti.
Tasavvuf kültürü ve edebiyatına katkıda bulunan değerli isimleri anmak amacıyla düzenlenen programın açılış konuşmasını Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı Cemalnur Sargut yaptı. Dr. Asuman Kulaksız moderatörlüğünde, Yıldız Teknik Üniversitesi Mekatronik Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. V. Emre Ömürlü, Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Dr. Öğr. İkinci bölümde ise Ahmet Kayhan Vakfı’nın katkı ve desteğiyle düzenlenen ‘Hacı Ahmet Kayhan’ı anma programında Ahmet Kayhan Vakfı Onursal Lideri Mustafa Kayhan konferans verdi.
Cemalnur Sargut: “Edep, her şeyde, her yerde Allah’ı görebilme yeteneğidir.”
“Annem Meşkûre Sargut’un bize öğrettiği ilk şey görgü kurallarıdır.” Cemalnur Sargut açılış konuşmasına şu sözlerle başladı: “Edep, her şeyde, her yerde Allah’ı görebilme yeteneğidir.” söz konusu.
Meşkûre Sargut’un son sözleri ‘Allah aşkına buluşalım!’ oldu. Cemalnur Sargut, toplumdaki birlik ve beraberliğin ancak Allah sevgisinde buluşmakla sağlanabileceğini belirtti.
Cemalnur Sargut: “Yiyin, için, eğlenin ama hepsini verenin Allah olduğunu bilin ve helalse bunları yapın.”
Cemalnur Sargut konuşmasında şu anıları paylaştı:
“Evde hiçbir zaman kasvet ve üzüntü yaşamadık. Olayları olumsuz algılamadık. Babam cezaevine girdiğinde başı secdedeydi ve ‘Allah’a şükür Hz. “Yusuf’a eşlik ediyoruz” diyen bir anne. Yüzünde hiç olumsuz bir kelime görmedik, hep olumluydu. Ruh için cennet, ‘dünya lezzetlerini verenin bilincinde olarak yaşamak’ demektir. O halde yiyin, için, eğlenin ama hepsini verenin Allah olduğunu bilin ve helalse bunları yapın. Meşkûre Sargut ruhunun hakkını vermiş, öbür dünya ile bu dünyayı birlikte yaşamıştır. En çok titizlik gösterdiği şey duaydı. Bir ülkeye gideceksek önce namaz vakitlerini öğrenirdi. Hava ne kadar soğuk olursa olsun pencereyi açar, mescidden ezan okur ve hızlıca namaz kılardı.
Bir gün eve hırsız girdiğinde, ‘Çocuklar, hırsızın bir şeye çok ihtiyacı vardı, alıp gitti, bıraktığına sevinmeliyiz’ dedi.
Cemalnur Sargut: “Annem olumsuz konuşmayı temizlik olarak görüyordu”
“Bir gün bir bayan annemi bir düğüne davet etti. Annemin gidecek hali yoktu ve tam özür dilemek üzereyken bayan aleyhimde konuşmaya başladı. O kadar aleyhimde konuştu ki annem ‘Düğüne geleceğim’ dedi. Neden gittiğini sorduğumda, ‘Çünkü seni temizledi kızım, seni o kadar temizledi ki ona borcum var, düğününe gidip şahit olacağım’ dedi. söz konusu. Olumsuz konuşmayı temizlik olarak görüyordu. ‘Üzülme’ keder, ‘bir hedefin varsa sağın solun senin hakkında ne dediğini düşünme, hedefine doğru yürü, doğru olduğunu düşündüğünden vazgeçme’. “Biz böyle bir anneyle büyüdük.”
‘Önce iyi kalpli kişiden sessizlik alın’
‘Edep’ konulu paneli Ken’an Rifai’nin ‘Edep’ şiiriyle açan Dr. Asuman Kulaksız, “Bu dünyada bize Muhammed ahlakını öğreten Ken’an Rifai’nin rehberliğinde yetişmiş biri olarak Meşkûre Sargut’un en belirgin özelliği ‘edep’ti.” söz konusu.
Panelin ilk konuşmacısı Meşkûre Sargut’un yanında eğitim gören Prof. Dr. V. Emre Ömürlü, ‘Sufilerin Hayatında Kalış ve Devletin Tezahürü’ konusunu ele aldı.
1983 yılında Meşkûre Sargut’un sohbetlerine katılmaya başladığını belirten Prof. Kendinize aykırı bir mizaca uymak zorunda değilsiniz ama Allah rızası için gücenmemekle yükümlüsünüz. Bunu yapmaya çalışın, kalbinizde ahlakı ve edepleri koruyun. Sana ‘aptal’ demeleri önemli değil. ‘Sen sadece Allah de ve o istikamette kal’ dedi. Başka bir sohbette şöyle dedi: ‘Öncelikle iyi kalpli kişiden sessizlik isteyin; Kalbin sahibi bize iki türlü susmayı öğretir; Biri dilin sessizliği, diğeri ise kalbin sessizliğidir. Dilin susması yani boş yere konuşmaması, dili dedikodudan korumak demektir. Kalbin sükûtu, olup biten her şeyde bir hayır bulmak ve olup biten her şeyi, güzel olsun, nahoş olsun, gönülden sevmektir.” Söylediklerini bildirdi.
Dr. Öğr. Üyesi H. Dilek Guldutuna: “Edep, bütün iyilikleri toplamaktır”
Dr., ‘Tüm İyiliklerin Toplamı Olarak Edep’ başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Öğretim Üyesi H. Dilek Güldütuna şu bilgileri verdi:
“20. Tasavvufun ilk dönemlerinden itibaren, 19. yüzyılda olduğu gibi, tasavvuf, ilahi edebiyatın ve güzel ahlâkın incelenmesi olarak tanımlanmıştır. Tasavvuf bir devlet ilmi olduğundan okuyarak veya sözle değil, hidayetle, yani edebiyatla edinilir. Allah, Peygamberi ilahî edep mertebesine ulaşıncaya kadar güzel ahlak öğretmeye devam etmiş, o mertebeye ulaşınca Hz. Peygamber Efendimiz, ‘Allah beni ahlâklı kıldı, ne güzel yaptı’ dedi. Edeb, bütün uygunları toplamak demektir. Hz. Peygamber (s.a.v.), ‘Allah beni terbiyeli kıldı’ derken, ‘bendeki bütün iyilikleri topladı’, ‘beni ne güzel davranışlara yöneltti’ derken, ‘beni bütün iyiliklerin mekanı kıldı’ demek istemiştir.”
Necmettin Şahinler: “Edep, haddini bilmektir”
Panelde ‘Peygamberlerin Dilinden Kur’an’da Görgü Örnekleri’ konulu sunum yapan Yazar Necmettin Şahinler, ‘Tasavvuf, kalbin Allah’a itirazdan vazgeçmesidir’ cümlesinden ne kadar etkilendiğini dile getirerek konuşmasına başladı. Meşkûre Sagut’un Meşkûre Sagut’la ilk maçında söylediği söz.
“Kalp Allah’a itirazı terk etmişse her şey bitmiştir.” Şahinler konuşmasına şöyle devam etti:
“Eğer tasavvuf görgü ise ve bütün tekkelerde ‘edep’ yazan bir tabela varsa o zaman ‘gerçek adab nedir?’ sorusu ortaya çıkar. Sorunun cevabını ‘Kul Allah’a itirazı bırakır, Allah’tan geleni kabul eder’ şeklinde özetleyebiliriz. Kur’an’da ‘Allah’ın sınırları’ diye bir söz vardır. Eğer edep Allah’ın sınırlarıysa, Allah’ın huzurunda nerede duracağını bilmek edeplerin en hayırlısıdır. Bu sınırları aşmamak da bir edep meselesidir. Edep, haddini bilmektir. Şeriat edebiyatı ‘ben’ demeyi bırakmaktır, mezhebin edebiyatı ‘sen’ demeyi bırakmaktır, hakikat edebiyatı ‘bizim’in ötesine geçmek, yani görüneni nihai hakikat olarak görmemektir. Edep, gözün gördüğünü kalbin inkâr etmemesi demektir.”
M. Mustafa Kayhan: “Güneşi anlatmak için güneş gibi yanmak gerekir”
İkinci bölümde ‘Hacı Ahmet Kayhan’ı anma programında konuşan Ahmet Kayhan Vakfı Onursal Lideri M. Mustafa Kayhan, “Bu bölümde kâmil insan Hacı Ahmet Efendi’yi tanıtmaya çalışacağız. Ama sanırım bu tür insanları tanıştırmak oldukça zor. Güneşi tanıtırken sadece onun ışığından, sıcaklığından ve ışınlarından bahsetmek yeterli değildir; Güneşi anlatmak için güneş gibi yanmak gerekir.” söz konusu.
Hacı Ahmet Kayhan Efendi’nin tasavvuf anlayışından bahseden M. Mustafa Kayhan, şu bilgileri verdi:
“Hacı Ahmet Kayhan Efendi’nin tasavvuf anlayışında, tasavvufu sıkı bir ibadet hayatıyla yaşayarak, şeriata bağlı kalarak, haram menfaatlerden ve haram şehvetlerden uzak durarak, tüm insanlara hizmet ederek, tüm varlıklara merhamet ve şefkatle yaklaşarak Allah’a ulaşmanın anahtarı vardır. ayrım yapmadan şefkat. Kur’an’ın ve Peygamber’in emirlerine harfiyen uymadan mutasavvıf olmanın mümkün olmadığını belirtti.
Ahmet Efendi rengi, dili, dini ne olursa olsun tüm insanlığa sevgiyle, merhametle, şefkatle yaklaşmıştır. ‘Hepimiz Adem’in çocuklarıyız, ayrımcılık yoktur’ dedi ve ekledi, ‘Var olan her şey Allah’ın kuludur, hepsi için çalışmalıyız.’ İnsani değerlere büyük önem vermiş, insanın çevresine ve insanlığa karşı görevlerine vurgu yapmış, öğrencilerine edep ve ahlak bilgilerinin aktarılması için büyük çaba sarf etmiştir.
Programın sonunda Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı Cemalnur Sargut, Ahmet Kayhan Vakfı Onursal Lideri M. Mustafa Kayhan ve vakfın mütevelli başkanı Onur Bahşi’ye katkılarından dolayı madalya takdim etti.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
